27 Aralık 2017 Çarşamba

BASIN BİLDİRİSİ TÜRKİYE MR (Manyetik Rezonans) ÇEKİMİNDE DÜNYA BİRİNCİSİ

BASIN BİLDİRİSİ
TÜRKİYE 
MR ÇEKİMİNDE DÜNYA BİRİNCİSİ
Türkiye manyetik rezonans (MR) görüntüleme uygulamasında dünyada birinci olurken, bilgisayarlı tomografide ise sekizinci sırada yer aldı. 2016 yılında 110 milyon acil başvuru gerçekleşirken 11 milyon MR çekildi.

Medya takip kuruluşu PRNet, Türkiye’nin sağlık haritasıyla ilgili medya incelemesi gerçekleştirdi. PRNet’in OECD’nin son verilerinden ve medyada gerçekleştirdiği incelemelerden elde ettiği bilgilere göre, Türkiye manyetik rezonans(MR) uygulamasında dünya genelinde birinci, bilgisayarlı tomografi(BT) uygulamasında ise dünyada sekizinci sırada bulunuyor. Türkiye’de yılda bin kişiden 143’üne MR çekimi yapılırken, bu rakamı binde 114’le Almanya, 110 çekimle İngiltere, 96 çekimle Fransa takip etti.En az MR ise binde 15’le Şili’de çekildi.

Ajans Press’in medya verilerini incelediği araştırmada, 2016 yılında sağlık konulu 504 bin 341 yansıma tespit edilirken, bu rakam 2017’de 600 bin’in üzerine çıktı. Son iki yıl içerisinde sağlık harcamaları 10 bin’in üzerinde habere konu olurken, son yıllarda gözde hale gelen sağlık turizmi 43 bin 319 haberle medyada adından söz ettirdi.Medyada sağlık başlıklarında çıkan haberlerde dikkat çekici ayrıntılar belirlenirken, bir aile hekimine 3 bin 267 kişinin düştüğü bilgisi kuşkusuz en dikkat çekici sağlık başlıkları arasında yer aldı; MR’da dünya birinciliğinin yanında, Türkiye antibiyotik kullanımı vesezeryanla doğumda da liderliği göğüslerken bu başlıklar da medyada en çok konuşulanlar arasında yer aldı.

*Daha Fazla bilgi için; PRNet / tolga.topcu@prnet.com.tr/ 444 7 212 - 1192

14 Kasım 2017 Salı

Halk İçin Bu Kadar "HAYATİ ÖNEMİ HAİZ" Bir Üretim Unsurunu Özelleştirmek Haksızlıktır. Hak'sızlık ise: "İnsanlık, Medeniyet, HAK ve HALK Düşmanlığıdır. Dolayısıyla ve Elbette: "ALPULLU ŞEKER TRAKYA İNSANI İÇİN ÇOK ÖZELDİR, ÖZELLEŞTİRİLEMEZ"

"ALPULLU ŞEKER FABRİKASI" TRAKYA İNSANI İÇİN ÇOK ÖZELDİR, ÖZELLEŞTİRİLEMEZ!..
Hakan Dedeoğlu
Lüleburgaz
Geçtiğimiz günlerde, bir arkadaşım, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın şeker fabrikalarındaki geçici işçilerle ilgili soru üzerine, “şeker fabrikaları benim gözümün bebeği ama özelleştirilecek” dediğini söyledi. Kendisine “evet, ben de okudum; insan kendi göz bebeğini bir başkasına verecek ya da kiralayacak değil ya” şeklinde karşılık verdim, “Ben yalnızca bir kişiyim, bir kişiyle ne olur demeyen birisiyim. Ben kişisel olarak mücadelenin sınırlarını zorluyorum. Tabii başka çıkarlar peşinde olanlar da sınırları kendileri açısından zorluyor. Ancak asıl olan halktır. Burada belirleyici olacak da yine halkın tavrıdır. Üstelik bu Alpullu Şeker bize Ata’dan emanet…”
ÜSTELİK BU ALPULLU ŞEKER BİZE ATA’DAN EMANET
Diğer taraftan şeker fabrikalarıyla ilgili şaka olmaz. Çünkü bu meşakkatli işi çiftçimiz hala yapmaya çalışıyorsa; geçmiş anılarından başlayarak, toprağının verimliliğini, bereketini, hayvanının ve daha da önemlisi ülkesinin geleceğini düşündüğü içindir. Mesela ülkemizde nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotası %15 civarında. Ulus ötesi şirketlere kalsa bu kota daha da artırılır. İktidar ve muhalefet bu konuda uzlaşı içerisinde kotayı artırmadı. Bu önemli bir karar oldu insanımız için. Şimdi gelelim özelleştirme konusuna...
40 KERE“ DÜŞÜNMEK GEREKİR!
Sektörel olarak bakıldığında bazı branşlarda özelleştirmeler konuşulabilir, hatta değerlendirilebilir. Ancak şeker oldukça hassas bir konu, değişik bir içerik ve yapıya sahip. Sayın bakanın daha önceki açıklamasında söylediği gibi “40 kere“ düşünmek gerekir! Yaptım, oldu anlayışı ülke insanımızın geçmişinde olmadığı gibi, mevcut iktidarın geleceğinde de olmamalıdır.
Uzun süredir pancardaki kota sorununu aşmamız sonrası ve de NBŞ’ye dair net bir tavır ortaya çıkmışken tekrar özelleştirmeden bahsetmek doğru olmadı. 4 yıl aradan sonra gerek fabrika olanakları ve gerekse üretici köylümüzün pancar ekimi, sonrasındaki olumsuzlukları çözmüş olması ayrıca bu konuda mücadele vermesi ve kazanması sanıyorum bazı çevreleri rahatsız etti. Ancak NBŞ’nin kesinlikle bir seçenek olamayacağını Pankobirlik Dergi’nin son sayısına bu konuda açıklama yapan uzmanların görüşleri gösteriyor.
TÜRK TARIMINA DA ÇOK BÜYÜK BİR DARBE
ABD’de sağlığa olumsuz etkileri nedeniyle nişasta bazlı şeker (NBŞ) üretimi durma noktasına geldi, birçok AB üyesi ülke tarafından yasaklandı. NBŞ’nin üretim kotası ABD’de yüzde 10’dan yüzde 2’ye düşürülürken Fransa, Hollanda, İngiltere’de tamamen durduruldu. Türkiye’de ise NBŞ’nin üretim kotası yüzde 10’un üzerinde. Uzmanlar ülkemizdeki NBŞ üretim ve tüketiminin toplum sağlığını olumsuz etkilediğini ayrıca Türk tarımına da çok büyük bir darbe vurduğunu söylüyorlar.
ŞEKER PANCARINDAN YAPILAN ŞEKERİ ÖPÜP BAŞIMIZA KOYMALIYIZ
Mesela kalp cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez nişasta bazlı şekerlerin bir musibet olduğunu belirterek, “şeker pancarından yapılan şekeri öpüp başımıza koymalıyız” diyor.
ALLAH’TAN KORKMALARI LAZIM
(Çünkü: Hak'sızlık doğrudan doğruya Allah'sızlıktır.)
Prof. Dr. İlber Ortaylı da şöyle diyor: “Bence mısır şurubu kullananlar hiç hoş iş yapmıyorlar. Allah’tan korkmaları lazım. Bunu sırf kazanç için yapmaları çok kötü bir şey. Kesinlikle nişasta bazlı şekerlere karşı kampanya açılmalı.”
NİŞASTADAN ELDE EDİLEN ŞEKERİN EN BÜYÜK ZEHİR
Prof. Dr. Canan Karatay ise nişastadan elde edilen şekerin en büyük zehir olduğunu vurgulayarak “bu zehri lütfen ülkemize sokmayalım” diyor ve nişasta bazlı şekerlerin, pancar şekerlerine göre kalp krizi, felç, kanser, Alzheimer ve şeker hastalığının oluşmasında 10 kat daha fazla etkili olduğunu belirtiyor.
AİLELER, ÇOCUKLARINIZIN NBŞ’Lİ ÜRÜNLERİ TÜKETMELERİNE MUTLAKA ENGEL OLMALI.”
Bakın Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut ne diyor bu konuda: “NBŞ lobileri bütün dünya genelinde çok güçlü. Amerika’da FDA (Amerikan Gıda ve İlaç dairesi) dahil birçok kurumu baskı altına alıyorlar, Ülkelerde daha fazlasına kalkışabiliyorlar! Aileler, çocuklarınızın NBŞ’li ürünleri tüketmelerine mutlaka engel olmalı.”
ÜRÜNLERE ‘SAĞLIĞA ZARARLIDIR’ İBARESİ KONULMALI
Son ve çok önemli olarak, Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök de ciddi bir noktaya dikkat çekiyor: “Ürünlere ‘sağlığa zararlıdır’ ibaresi konulmalı. Bu koşullar sadece ürünün ulaştığı son birim olan tüketiciye satılan gıda ürünleri için değil, restoran, hastane ve büyük yiyecek içecek tedarikçilerine satılan ürünler için de geçerlidir. Bu yönergeye göre ürünün içindeki malzemeler genetik yapısı değiştirilmiş gıda ürünleri, ambalaj gazları, tatlandırıcılar, aspardam, kinin, kafein, meyan kökü, phytosterol, için etikette özel bir ibare gerekmektedir.”
PANCAR ŞEKERİ DOĞRUDUR, ÇİFTÇİMİZ DÜRÜSTTÜR
Tüm bu açıklamalar bir noktaya işaret ediyor. NBŞ’nin karşısında dimdik duran, hem sağlık hem de ekonomik açıdan çok kıymetli pancar şekerimize sahip çıkmaya devam etmeliyiz. 15 Eylül günü tekrar açılan fabrikamızın işçisinden memuruna kısa sürede ve her konuda gösterdiği adaptasyon sonrasındaki başarı sanıyorum birilerini rahatsız etti.
Ancak doğrular karşısında hiçbir güç dayanamaz.
Pancar şekeri doğrudur, çiftçimiz dürüsttür.
Bundan ötesi teferruattır.
Geleceğine Sahip Çık!
Hakan Dedeoğlu - Lüleburgaz

13 Kasım 2017 Pazartesi

SAĞLIKTA TEHLİKE ÇANLARI!.. "AVRUPA’NIN HAVASI EN KİRLİ 10 ŞEHRİNDEN 8’İ TÜRKİYE’DE"

AVRUPA’NIN, "HAVASI EN KİRLİ" VE "YAŞAM İÇİN RİSKLİ" 10 ŞEHRİNDEN 8’İ TÜRKİYE’DE
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre Avrupa’da en kirli havaya sahip 10 şehrin 8’i Türkiye’de yer aldı. Avrupa genelinde büyük şehirler arasında bir sıralama yapıldığında ise İstanbul havası en kötü metropol konumunda yer alırken dünyada her yıl 7 milyondan fazla insanın hava kirliliği nedeniyle yaşamını yitirdiği belirtildi.
Medya takibinin öncü kuruluşu Ajans Press; AB (Avrupa ülkeleri ve Türkiye'yi kapsayacak biçimde bir) hava kirliliği konulu medya araştırması yaptı. 
Medya takibinin öncü kuruluşu Ajans Press hava kirliliği konulu medya araştırması gerçekleştirdi. AjansPress’in medya incelemesine göre yıl içerisinde hava kirliliğini konu alan 9 bin 755 yansıma tespit edildi. Hava kirliliğinin bu denli fazla konuşulması, medyanın da bu konuya önem verdiğinin bir göstergesi sayıldı. Öyle ki televizyonda yer alan spotlarla halkta bu bilinç yaratılırken özellikle İstanbul’un ulaşım araçlarında, çevre dostu olma gibi koşullar ön plana çıkarılmaya başlandı.
Medyada ön plana çıkan başlıklar arasında
Basına yansıyan haberlerde ise dikkat çekici ayrıntıların ortaya çıktığı görüldü. Medyada ön plana çıkan başlıklar arasında, dünyada her yıl 7 milyondan fazla insanın hava kirliliğine bağlı nedenlerden hayatını kaybettiği belirtilirken, Türkiye’nin listeye dahil edilmesiyle beraber, Avrupa’nın havası en kirli 10 şehri arasında ise Batman, Hakkari, Gaziantep, Siirt, Afyon, Karaman, Iğdır, Isparta yer aldı.Avrupa’nın havası en kirli şehri ise Makedonya’nın Tetova kenti oldu.

12 Ekim 2017 Perşembe

AB MÜZAKERELERİ "TÜKETİCİNİN VE SAĞLIĞIN KORUNMASI" GÜMRÜK HABER GAZETESİ - ÖZEL

TÜKETİCİNİN VE SAĞLIĞIN KORUNMASI
FASLIN KAPSAMI
Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Faslını tüketicinin korunması ve halk sağlığı olmak üzere iki ana başlığa ayırmak mümkündür.
Tüketicinin korunmasına yönelik düzenlemeler; ayıplı ürünler, yanıltıcı reklamların engellenmesi, tüketici kredileri, kapıdan satışlar ve tüketicilerle karşı karşıya gelinmeksizin yapılan mesafeli satışlar gibi tüketiciyi doğrudan ilgilendiren pek çok konuyu düzenlemektedir. AB Tüketici Politikası, tüketicilerin ekonomik çıkarlarının korunmasının yanı sıra ürünlerin genel güvenliğini de kapsamaktadır. Genel ürün güvenliği ise piyasa arz edilmiş ürünlerin ilgili oldukları teknik mevzuatta belirtilen güvenlik şartlarını taşımaları ve dolayısıyla ürünlerin tüketici sağlığını tehdit etmemesini amaçlamaktadır.
Halk sağlığı ise bulaşıcı hastalıklar, kan ve kan bileşenleri, organ, doku ve hücre nakli, tütün mamullerinin kullanımdan doğan zararlar, elektromanyetik alanların insan sağlığına etkileri, kanser, beslenme, akıl sağlığı gibi alanları kapsamaktadır. Bu alt başlık tüketicinin korunmasından farklı olarak daha çok tavsiye kararları ile düzenlenmiştir.
28 No'lu müzakere başlığı olan Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Faslında Tanıtıcı Tarama Toplantısı 8-9 Haziran 2006 tarihinde, Ayrıntılı Tarama Toplantısı ise 6-7 Temmuz 2006 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir.
Bu fasla dair açılış kriteri öngörülmemiş ve fasıl Portekiz Dönem Başkanlığında 19 Aralık 2007 tarihinde müzakereye açılmıştır. Müzakere Pozisyon Belgemize cevaben AB Ortak Tutum Belgesinde müzakerelerin geçici olarak kapatılabilmesi için Ek Protokolün tam olarak uygulanması şartı haricinde 5 adet kapanış kriteri getirilmiştir.
KAPANIŞ KRİTERLERİ
1. Türkiye, genel ürün güvenliği alanındaki mevzuatını gözden geçirmeli ve (tüketici indirimleri, haksız sözleşme hükümleri, mesafeli satışlar, kapıdan satışlar, fiyatlandırma, paket turlar, devre tatil, tüketici kredileri, ihtiyati tedbirler, mali hizmetlerin uzaktan pazarlanması ve haksız ticari uygulamalar da dâhil olmak üzere) tüketicinin korunmasına ilişkin mevzuatını AB’yle daha fazla uyumlu olacak şekilde değiştirmeli; RAPEX sisteminde yer almak için gereken araçlar gibi, bu mevzuat değişikliklerini doğru uygulayabilmesi için yeterli idari yapıları ve uygulama kapasitesini üyelik tarihi itibarıyla oluşturacağını göstermelidir.
2. Türkiye, kan ve kan bileşenleri, izlenebilirlik gereklilikleri, ciddi ters reaksiyonların ve olayların bildirimi ve kanla ilgili tesislerin kalite sistemine dair teknik şartları düzenleyen uygulama Direktiflerini iç hukuka aktarmaya yönelik mevzuatı kabul etmelidir. Türkiye, bu mevzuatın doğru uygulanmasını ve yürütülmesini sağlayacak yeterli idari kapasiteyi üyelik tarihi itibarıyla oluşturacağını göstermelidir.
3. Türkiye, 30 yıllık kayıt tutma süresi, üreme hücreleri, ciddi ters reaksiyonların ve olayların bildirimi, verilerin korunması ile doku ve hücrelerin işlenmesi ve test edilmesine dair standart işletim prosedürleri başta olmak üzere, doku ve hücrelerle ilgili AB müktesebatının iç hukuka aktarılmasına yönelik mevzuatı kabul etmelidir. Türkiye, bu mevzuatın doğru uygulanmasını ve yürütülmesini sağlayacak yeterli idari kapasiteyi üyelik tarihi itibarıyla oluşturacağını göstermelidir.
4. Türkiye, özellikle yüksek zifir oranları ve dumansız tütün üzerinde odaklanarak, tütün mamullerinin düzenlenmesi hakkındaki AB müktesebatının ve ayrıca tütün mamulleri reklamları hakkındaki AB müktesebatının iç hukuka aktarılmasında kayda değer ilerleme kaydetmelidir.
5. Türkiye, Erken Uyarı ve Yanıt Sistemi’ne (EWRS) katılım dâhil olmak üzere, bulaşıcı hastalıklar alanında AB raporlama ve koordinasyon yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli kurumsal ve idari kapasiteyi üyelik tarihi itibarıyla oluşturacağını göstermelidir.
Fasıl Kapsamında Yapılan Çalışmalar
Teknik mevzuat uyumu çalışmaları kapsamında genel ürün güvenliğine ilişkin hususlar iç hukukumuzda yer almaktadır. AB mevzuatında kaydedilen gelişmelere uyum sağlanması amacıyla yeni Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Tasarı taslağına ilişkin çalışmalar devam etmektedir.
Tüketicinin korunması alanında, AB mevzuatında yapılan yenilik ve değişikliklere tam uyum sağlanması ve tüketiciyi koruyucu ek tedbirler alınması amacıyla tüketici kanunu yenilenmiş ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 28 Kasım 2013 tarih ve 28835 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Söz konusu Kanun 28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İkincil mevzuat çalışmaları tamamlanmış olup, 23 yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Kan ve Kan Ürünleri Kanunu, 2 Mayıs 2007 tarihli Resmi Gazetede, Yönetmelik ise 4 Aralık 2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Böylece bu alandaki AB mevzuatına büyük oranda uyum sağlanmıştır. Ayrıca, Ulusal Kan ve Kan Ürünleri Rehberi Temmuz 2009’da yayımlanmıştır. Söz konusu Rehber, Avrupa Konseyi tarafından yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla Haziran 2011’de güncellenmiştir. 2009 Aralık tarihinden itibaren bütün kan merkezleri lisanslanmaya başlanmıştır. Bu alandaki idari kapasitenin geliştirilmesi amacıyla 2008 Mali İşbirliği Programı kapsamında bir proje kabul edilmiş olup 2014 Nisan ayında tamamlanmıştır. 2010 programlamasında, ülkemizde kan bağışı konusunda toplumun bilinçlendirilmesine ilişkin bir proje daha yer almaktadır. Söz konusu Proje, 2014 yılı Ocak ayı itibariyle uygulanmaya başlamıştır.
“İnsan Doku ve Hücreleri ile Bunlarla İlgili Merkezlerin Kalite ve Güvenliği Hakkında Yönetmelik” 27.10.2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Doku ve hücrelere ilişkin kapanış kriterinin karşılanması amacıyla 2009 programlamasında bir proje kabul edilmiştir. Söz konusu Proje, 2014 yılı Ocak ayı itibariyle uygulanmaya başlamıştır.  - Tütün ürünleri ile ilgili kapanış kriteri çerçevesinde, yönetmelik değişikliği yapılarak 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren zifir oranları konusunda uyum sağlanmıştır. Yine aynı düzenleme ile ağızdan kullanım için tütünün (oral tobacco) piyasaya arzı yasaklanmıştır. “Tütün Mamullerinin Zararlarından Korumaya Yönelik Üretim Şekline, Etiketlenmesine ve Denetlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” 27 Şubat 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Ayrıca, tütün mamulleri ve alkollü içkilere yönelik satış ve sunum esaslarının düzenlendiği “Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” de 7 Ocak 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Pozitif Gündem çerçevesinde, Avrupa Komisyonunun Genişleme ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Üyesi Sayın Stefan Füle’nin 29 Ekim 2012 tarihli mektubu ile tütüne ilişkin teknik kapanış kriterinin Türkiye tarafından karşılandığı bildirilmiştir.
Bulaşıcı hastalıklar ile ilgili olarak bu hastalıkların takibi ve kontrolüne ilişkin esasları düzenleyen yönetmelik Mayıs 2007’de yayımlanmıştır. Bulaşıcı Hastalıklar Yönetmeliğinde 2 Nisan 2011 tarihinde değişikliğe gidilmiştir. Böylece AB mevzuatında yer alan ancak Bulaşıcı Hastalıklar Yönetmeliğindeki Bildirime Esas Hastalıklar Listesinde yer verilmemiş hastalıklar listeye eklenmiştir.  Türkiye-AB Mali İşbirliği Programları kapsamında bu alandaki idari kapasitenin geliştirilmesi amacıyla 3 adet proje yürütülmüştür. 2008 programlamasında yer alan son proje ile erken uyarı ve cevap sistemini oluşturmak için kapasitenin artırılması hedeflenmiştir. Söz konusu Proje 2014 yılı Nisan ayı itibariyle tamamlanmıştır. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu bünyesinde Erken Uyarı Cevap sisteminin yönetim merkezi inşası tamamlanmış ve hizmete alınmıştır. Sağlık Bakanlığı, 2012 yılı Haziran ayından itibaren “olay bazlı sürveyans çalışmalarını” başlatmıştır.
Ayrıca 2008 Ulusal Programı yükümlülükleri arasında yer alan “İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyonun Olumsuz Etkilerinden Çevre ve Halkın Sağlığının Korunmasına Yönelik Alınması Gereken Tedbirlere İlişkin Yönetmelik” 24.07.2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. “Havayolu ile Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmelik”  3 Aralık 2011 Tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik ile yolcuların uçağa kabul edilmediği, uçuşlarının iptal edildiği ve uçuşlarının ertelendiği durumlardaki asgari haklarını belirleyen AB mevzuatına uyum sağlanması amaçlanmıştır.
28 No'lu Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Faslı ile ilgili broşür için tıklayınız.
AVRUPA KOMİSYONU BÜNYESİNDE İLGİLİ BİRİM
Tüketicinin ve sağlığın korunması, Sağlık ve Gıda Güvenliği Genel Müdürlüğü (DG Health and Food Safety) ile Adalet ve Tüketiciler Genel Müdürlüğünün (DG Justice and Consumers) sorumluluk alanında yer almaktadır.
İlgili birimlere ilişkin ayrıntılı bilgi için:
Avrupa Birliği Bakanlığı Bünyesinde İlgili Başkanlık
Tek Pazar ve Rekabet Başkanlığı
Başkan:  Lale ÇELİK
Telefon: (312) 218 14 80
Faks:     (312) 218 14 71
E-posta:   lcelik@ab.gov.tr

Ankara GÜMRÜK MUHAFAZA Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü Ekipleri, ikisi Esenboğa Havalimanı biri Konya olmak üzere üç operasyonda, piyasa değeri yaklaşık 140 bin lira olan tıbbi malzemeye el koydu

26 Ağustos 2017 Cumartesi

SOLE MAGNETIC "SOLE MAGNETİC ÜRÜNLER & DOĞAL TEDAVİNİN TAMAMLAYICISIDIR"

SOLE MAGNETİC ÜRÜNLER DOĞAL TEDAVİNİN TAMAMLAYICISIDIR
Sole Magnetic Ürünler sağlıklı yaşam için gerekli ürünlerdir: Sağlıklı beslenmede ve doğal tedavi sonrası iyileşmeye yardımcı ürünlerdir.                                                       
- Sole Magnetic ürünlerle doğal tedavi sonrası ( Akupuntur, Ayurveda, Fitoterapi, Homeopati, Reiki, Su Jok Terapi, Meridiyen Terapi, Nöral Terapi, Kayropraksi, Osteopati,  Yoga, Ta Chi Chuan, Meditasyon, Shiatsu, Tıbbi Masaj, Taş Terapisi, Naturopati, Refleksoloji,vs.) tedavilerin tamamlayıcı olarak kullanılır.                                                                             
Günlük yaşamda kalitesiz su içmek, kalitesiz sebze, meyve ve yemek ile beslenmek, İş şartları gereği uzun süre oturarak veya ayakta durarak çalışmak vücudumuz da çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır. Yukarda isimlerini saydığımız Doğal tıp tedavilerinin tamamlayıcısı Sole Magnetic ürünlerdir. Başlıca Baş, Boyun, Omuz, Bel, Kol, El, Diz, Ayak Bileği ve Ayak ağrılarının tedavisinden sonra Sole Magnetic Ortopedik ürünler kullanılmasını önemle tavsiye ediyoruz.           
- En önemli gıdamız olan suda üç önemli özellik olmalıdır.   
                                                         
1- İçeceğimiz Sağlıklı suda yeterli mineraller olmalıdır.                                                                  
Sağlıklı suyun mineral yoğunluğu TDSM ile en az 200 ppm göstermelidir. Bu Zem Zem de 750- 800ppm dir. Ne yazık ki içtiğimiz sular 6ppm ila 60ppm arası değişiyor. Bu da bir felaket demektir. 365 gün içeceğimiz su ortalama 350- 400ppm olmalıdır. Himalaya tuzu eriğinden üretilen Alkamine Sole Ph damlası 200ml lik bir bardağa üç damla konulduğunda 350 – 400ppm i gösterir. Bu da sağlık için mükemmel bir sudur. 
                                                                
2- İçtiğimiz sağlıklı suyun Ph 10-10.5 olmalıdır: 
İçilen Kolanın Ph 2.5, etlerin, peynirlerin Ph 4 ve çayın kahvenin Ph 5 dır. Oysa kanımızın Ph 7.4 dür. İşte kanımızın Ph 7.4 dengelemek için içtiğimiz suyun Ph 10 olmalıdır. Beslenmede ki bu yanlışlık vücudumuzun asitlenmesine yani zehirlen-mesine sebep olmaktadır. Bütün hastalıkların en önemli sebebi vücudumuzun bu yanlış beslenmeden zehirlenmesidir. Alkamine Sole Ph damlası ile 200ml lik bir bardağa 3 damla ilave ederek suymuzun Ph nı 10 – 10.5 a çıkarırız. Vücudumuzu bu asitlerden korumuş oluruz. Sağlıklı bir suda böyle olmalıdır.       

                                                   
3- İçtiğimiz sağlıklı su canlı olmalıdır.                                                                                         
Sular kaynağında canlıdır. Damacanaya giren su 10 saate, boruya giren su 80m den sonra ölür. Ölü su ancak manyetik dalgalarla canlanır. Sole Magnetic Su Çubuğu ve Su Canlandırma Tablası ile su canlandırılır. Ölü su hücre kanalından geçemez. Çanlı su hücre kanalından geçer ve sağlıklı olmamızı sağlar.          
                                  
- Yemeklerimizde Sole Crystal Himalaya Tuzu kullanmalıyız ki rafine tuzun zararlarında korunalım. Rafine tuz sigaradan daha zararlıdır. Kaya ve deniz tuzu molekülleri kristal yapıda olmadığından hücre zarından geçmez bu yüzden yüksek tansiyona sebep olur. Sole Cristal Himalaya tuzu molekülleri hücre zarından geçerek 84 minerali ile vücudumuzun ihtiyacı olan tüm mineralleri sağlar. Yüksek tansiyona da sebep olmaz.
                                                        
- Sole Ürünlerle içtiğimiz suyun ihtiyacımız olan mineralini, pH nı ve canlanmasını, yediğimiz sebze ve meyvelerin dalından koparılmış gibi taze olması sağlaması Doğal tedavi sonrası vücudumuzun kendini hızla iyileşmesine yardımcı olur.                              
Elk. Mühendisi Fehmi Aslandoğan

MANYETİK ALAN TEDAVİSİ
Kanın en uzaktaki hücrelere kadar gitmesi ve oraları beslemesi gerekmektedir. Bir hücreye kan gitmesi, o hücreye oksijen gitmesini, bağışıklık sistemimizi oluşturan savaşçı hücrelerin, hücre tamiratından sorumlu kök hücrelerin, gıdaların gitmesi
demektir. Kısacası hayat demek kan demek, kan demek sağlıklı yaşam demektir.
Kanın kalpten pompalandıktan sonra en ücra köşeye kadar gitmesi kan damarlarının vazomosyon dediğimiz kasılmaları sayesinde olmaktadır. Büyük damarlar sinirler tarafından uyarılarak kasılmaları sağlanır. Ancak kılcal damarlarda sinir iletimi yoktur. Yaşlılarda ve hastalarda kılcal damarların kasılması azalır. Sağlıklı bir insanda dakikada 30 kere kasılan kan damarı şeker hastalarında dakikada 1 kez kasılır. Bu yüzden şeker hastalarında yara iyileşmesi zor olur. Manyetik alan tedavisi sayesin de kasılmayan kılcal damarlar kasılmaya ve kan akımı hızlanmaya başlar. Bu sayede hücrelere daha fazla gıda, tamirat hücreleri, bağışıklık sistem hücreleri, vitaminler vb. gitmeye başlar. Yaralar iyileşir, hasta hücreler düzelir.

MANYETİK ALAN TEDAVİSİ, uygulanması kolay ve ekonomik olarak da ucuz bir tedavi yöntemidir. Ev kullanımı için satılan ürünler mevcut olup, her evde olması gereken ürürnler arasında olduğunu düşünüyorum. 
Op.Dr.Serhat Duruhan: dr.serhatduruhan@hotmail.com  

MAGNETİK TEDAVİ
Astımda mucizevi mıknatıs tedavisi: Bio manyetik yöntemin kan akımını hızlandırdığı ve hücresel faliyetin arttığını bio elektirik akımı düzenleyen neodyum mıknatıslar broşlardaki ödemi ve spazmı çözerek  tıbbi tedavinin de etkisiyle vücudun hastalığı kısa sürede yenmesini sağlamaktadır.                                                                       
Manyetik tedavinin yapılan bilimsel araştırlalarla hiç bir yan etkisinin olmadığı ispatlanmıştır. Neodyum miknatıslar vücudun kendini tedavi etme faktörlerini etkinleştiriyor.        
                                                                                                
Manyetiklerle  (mıknatıslarla) yapılan lokal tedavi yöntemidir. Astım başta olmak üzere kronik inflematuar rahatsızlıklarda uygulanmaktadır. Magnetikler Akupuntur etkisi yanında kan dolaşımını artırıcı ödem giderici ve hücre enerji düzeyini artırıcı faydasından yararlanılmaktadır. Doğal tıp tedavisi ile birlikte uygulandığında faydası daha da artmaktadır.   
Med. Dr. Adnan Atlı: dradnanatli@hotmail.com
   SOLE MAGNETİC ÜRÜNLER
SİPARİŞ HATTI: 0 535 333 98 08
e.MAİL: ulusalhaber@hotmail.com
SOLE MAGNETIC Ürünlerini Gazetemiz Aracılığı ile Temin Edebilirsiniz.
















27 Ocak 2017 Cuma

İHRACAT NASIL YAPILIR ?.. YURT GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ LTD. ŞTİ.

İHRACAT NASIL YAPILIR


İHRACAT
Bir malın ihracında teslim şekli, masraflarının ödenmesi ve bedelinin alınmasında çeşitli şekiller vardır. Bunların tamamına ait geniş bilgileri aşağıda bulabilirsiniz.
Bu şekillerden hangisinin kullanılacağını alıcı ve satıcı L/C açılmadan önce anlaşmalıdırlar ki, L/C buna göre gönderilsin. İlerde L/C nin değiştirilmesinin önlenmesi için, hazırlanan L/C örneği satıcıya gönderilerek onayı alınırsa, ilerdeki zahmetler ortadan kalkar.  L/C ile ilgili bilgiler en aşağıda (yeşil yazılı kısımdabelirtilmiştir.
Bir İhracat yapılırken öncelikle;
·       Ön görüşmeler ve yazışmalar sonucu; fiyat, kalite, miktar, teslim süresi, nakil yolu, Sigorta, ödeme gibi konularda anlaşılır. Bunlar belirlendikten sonra gönderilecek mal için alıcıya, fiyatınızı ve diğer şartlarınızı belirten bir Proforma Fatura gönderilir. Bunun anlamı “Bu malları bu fiyatla ve bu şartlarla satarım” demektir. Alıcı bunu kabul ettiğini yazılı olarak bildirdiğinde hukuken “icap ve kabul” gerçekleşmiş, ticari münasebet başlamış olur. İlerde bu şartlarda bir tarafın değiştirilmesini istediği hususlar olursa, bu iki tarafın kabulü ve yazılı olarak yapılmalıdır.
·       Gerek ihracatçının, gerekse ithalatçının bulundukları ülke kanunlarına göre bu yetkiye sahip olmaları, yani ihraç veya ithal belgelerinin bulunması gerekir (Türkiye için bu ihracat için İhracatçı Belgesi, İthalat için İthalatçı Belgesi dir)
·       Malın ithalatının yapacağı ülkede, ithal için malın bir standarda uygunluğu şart koşulmuş ise (mesela elektronik aletlerin 110 veya 220 wolt olması gibi) veya başka şartlar (Elektronik eşya için Servis bulundurma zorunluluğu gibi) bulunuyorsa bunlara dikkat edilmelidir. Aksi takdirde malın Gümrükten çekilmesi zorlaşır.
·       Malın ülkeye girmesi için bazı belgelerinin bulunması şartı var ise; (Mesela CE Belgesi veya Tarım sertifikası, Hastalıktan salim raporu, Gözetim raporu gibi) bunların mevcut olması ve ihracat sırasında alınması gerekir. Aksi takdirde Gümrüklerden giriş imkânı kalmaz veya ödemede sıkıntı meydana gelir.
·       Mal değeri yüksek ise; alıcı L/C açmak için satıcıdan (Performans Bond=Kat’i teminat mektubu) istemelidir. P.Bond alınmadan L/C açılmamalıdır. Bu; malın teslimi, bir işin yapılabilmesi ya da bir borcun vadesinde ödenmemesi halinde, belirli bir tutarın ceza olarak kayıtsız şartsız ödeneceğinin bir banka teminat mektubu ile taahhüt edilmesidir. Bunun sebebi; birçok ülkede kendisine L/C gelen firmalara kredi açılmakta veya başkalarından borç alınabilmesi sebebiyle kötü niyetli kişiler mal göndermeyeceği halde, gönderecekmiş gibi davranarak L/C açtırarak bundan istifade etmektedirler. Böylece hem Banka Kredi masrafları, hem L/C masrafları, hem de malın gelmemesinden dolayı uğranılacak zarar bu suretle giderilir. BU tarzdaki firmalar Ürdün, Pakistan gibi ülkelerde çoklukla bulunmakta olduğundan dikkat edilmesi gerekir.  Eğer Performans Bond alınırsa, ceza ödeneceğinden hakiki ihracatçı olmayan bu işe girişmez. Ayrıca; L/C açılmasına rağmen mal verilmezse, ihracatçı ceza ödemiş olur.
·       Burada önemle belirtmek istediğim husus, gerek Performans Bond, gerekse L/C yi nin noksan olmamasına dikkat edilmelidir. Bu konu az da olsa mevcuttur. Şöyle ki; Bu belgeleri gönderen Banka vardır, bu bankanın İhraç edilecek ülkedeki muhabir bankası da vardır. Ancak, kötü niyetli alıcılar bu bankalardaki bazı memurlarla işbirliği yaparak L/C de veya P.Bond’da noksan imza veya yanlış mühür kullanarak belgeleri göndermekte, belgeler işleme konmasına rağmen geçerliliği olmamaktadır. Bir Örnek: Benden mal isteyen bir Ürdün’lü alıcı, Banka Müdür Yardımcısı ile anlaşarak, bana gönderdiği L/C de Banka yetkilisi olarak tek imza ve değişik mühür kullanmıştır. Tabii bu durumu Bankası bilmemekte, normal yapıldığını sanmaktadır. Türkiye’deki muhabir Banka ise siz sormadıkça bu şekildeki detaylara dikkat etmiyor. Böylece, geçersiz bir L/C ye hem Performans Bond gönderme, hem de malı gönderme durumunda olduğunuz gibi, paranızı da alamamaktasınız.
Bir İhracatı Özetlersek;
1- Fiyat belirlenir: Fiyatın uluslararası para birimlerinden biri ile olması gerekir. Fiyatın, hangi tarihe kadar geçerli olduğu proformada belirtilmelidir.
2- Ödeme şekli belirlenir. (Peşin-Vadeli-Vesaik Mukabili vs.)
3- Teslim şekli belirlenir. Bugün dış ticarette bunlardan en çok kullanılanları FOB, CF, CIF şekilleridir. Diğerleri aşağıda (mavi renkli yazılarla) belirtilmiştir.
4- Hangi şekilde ihracat yapılacağı yani ihracatın türü belirlenir. Yani, İhracatın Konsinye, Ticari kiralama, Serbest Bölgeye vs. gibi şekli belirlenir. Bunun Türkiye’deki şekilleri en aşağıda (kahverengi yazılarla) belirtilmiştir.
5- Eğer isteniyorsa Performans Bond, Alıcı Bankası tarafından Satıcının Bankasına gönderilir.
6- Açılacak L/C de belirtilecek bilgiler satıcı tarafından alıcıya gönderilir, mutabakat sağlanırsa ilerdeki ufak yanlışlıklar için uğraşılmaz.
Alıcı bu şartları kabul ederse buna göre L/C açılır.
7- Mal, L/C de belirtilen tarihte sevk edileceği nakliye aracına yüklenir (Gemi, TIR, Uçak vs) Teslim şekli FOB ise; satıcı malı alıcının geminin bordasına kadar getirir. (Borda: Limanda olan geminin ana güvertesi) Artık Konteynır bazında satış yapıldığından alıcının anlaştığı Taşıyıcıya teslim (FCA) şeklinde olması daha iyidir. Bundan sonraki husus alıcıya aittir. Yani Nakliye bedeli, sigorta vs ..
8- Ödeme anlaşıldığı şekilde yapılır. Eğer satış peşin ise; Satıcı L/C de gösterilen evrakları Alıcının muhabir Bankasına verir. Bu banka L/C (gayri kabili rücu bir L/C varsa) evrakları kendisi inceler ve kabul ederse, bedelini satıcıya öder. Eğer L/C (Gayrı kabili rücu değilse) evrakları satıcının Bankasına gönderir. Evrakların tamam olması halinde Alıcı Bankası ödeme emrini muhabir bankaya gönderir, ödeme yapılır. Eğer banka evraklarda noksan bulursa, bunların düzeltilmesi için geri gönderir. Noksanlar tamamlandıktan sonra aynı usulle ödeme yapılır.
Ödeme Vadeli ise, muhabir banka ödeme ile ilgili poliçe hazırlanır ve keşide edilir. Ödemeler vadesi geldiğinde yapılır.

İHRACATTA TESLİM ŞEKİLLERİ 
"Ex works" satıcının malları işletmesinde (fabrika,depo v.s.) alıcı emrine hazır tutmakla teslim yükümlülüğünü yerine getirdiği anlamındadır. Satıcı, aksi kararlaştırılmadıkça malın alıcı tarafından sağlanan bir araca yüklenmesinden yada malların ihraç gümrüğünden geçirilmesinden sorumlu değildir. Alıcı bu noktadan itibaren varış yerine değin , malın taşınması ile ilgili tüm gider ve risklerin yükümlülüğünü taşır. Bu terim tüm satış şekilleri içinde satıcı için en az yükümlülüğü ihtiva eden bir satış şeklidir.
Bu teslim şeklinde sözleşmede belirtilen satış bedeline yalnızca ambalajlanmış mal bedeli dahildir. Yani teslim tarihinden itibaren her türlü nakliye, yükleme, boşaltma ve sigorta masrafları alıcı tarafından ödenmektedir.
Bu terim ile satıcının teslim yükümlülüğü, malların ihraç gümrüğünden geçirilip, alıcı tarafından belirlenen taşıyıcıya, belirlenen yer yada noktada teslimi ile son bulur.
Eğer alıcı tarafından kesin bir teslim yeri belirtilmemişse, satıcı taşıyanın malları teslim alacağı yer civarında bir yer belirleyebilir. Ticari uygulamalar taşıyıcı ile sözleşme yapılabilmesi için satısının yardımını gerektirirse (Örneğin demir ve hava yolu taşımacılığında) satıcı riziko ve masraflar alıcıya ait olmak üzere hareket edebilir.
Bu terim ile satıcının teslim yükümlülüğü, belirlenen limanda malların gemi doğrultusunda rıhtım veya mavnaya konmasıyla sona erer. Bu da, bu andan itibaren, malla ilgili tüm gider, yitik veya hasar rizikolarının alıcı tarafından üstlenilmesi anlamındadır. Malın yükleme, boşaltma , nakliye ve sigorta masrafları alıcı tarafından ödenir. FAS'da sözleşmede belirtilen satış bedeline hem mal bedeli, hem de rıhtıma kadar yapılan nakliye ücreti dahildir.
Bu terim, alıcının ihraç için malları gümrükten çekmesi gerektiğini belirtir. Alıcı doğrudan yada dolaylı olarakj ihraç işlemlerini yerine getirmeyecekse kullanılmamalıdır.
Bu terim yalnızca deniz veya içsu taşımacılığında kullanılır.
Bu terim ile satıcının teslim yükümlülüğü belirlenen yükleme limanında mallar gemi küpeştesini açtığı andan itibaren yerine getirilmiş olur. Mallarla ilgili tüm gider yitik veya hasar rizikoları bu noktadan itibaren alıcı tarafından üstlenilir. Eğer gemi küpeştesi pratikte birşey ifade etmiyorsa (örneğin roll-on/roll-off veya konteyner taşımacılığında olduğu gibi) FCA teriminin kulanılması daha doğru olur.
Bu terim ile satıcı belirlenen varış limanına malı gönderebilmek için gerekli tüm giderleri ve navlunu ödemek zorundadır. Ancak malla ilgili yitik bir hasar rizikoları ile giderlerde görülebilecek artış, yükleme limanında malların gemi küpeştesini geçmesi anından itibaren satıcıdan alıcıya devredilmiş olur.
CFR terimi satıcının ihraç için malları gümrükten geçirmesi gerektiğini belirtir.
Bu terim ile satıcı CFR'deki yükümlülüklerine aynen sahiptir. Ancak ek olarak, malların taşınması sırasında yitik veya hasar rizikosuna karşı deniz sigortası temin etmek durumundadır. Satıcı sigorta sözleşmesini yapar ve sigorta primini öder. Alıcı bu terim ile satıcının sigortada sadece minimum kuvertür temin etme yükümlülüğü bulunduğunu bilmelidir.
Bu terim satıcının ihraç için malları gümrükten geçirmesi gerektiğini belirtir. Bu terim sadece deniz ve iç su taşımacılığında kullanılır. Eğer gemi küpeştesi pratikte birşey ifade etmiyorsa CIP terimini kullanmak daha uygun olur.
Bu terim satıcının, malın kararlaştırılan varış yerine kadar taşınması için gerekli navlunu çdediği anlamına gelir. Malın yitik ve hasarına ait rizikolarla birlikte taşıyıcıya teslimden itibaren doğabilecek ek masraflar, malların taşıyıcının nezaretine verilmesinden itibaren satıcıdan alıcıya geçer.
Taşıyıcı bir taşıma sözleşmesinde demir, kara, deniz, hava, içsu taşımacılığı yada bunların birleşmesi sonucu ortaya çıkan taşımacılık işlemini üstlenen kimsedir.
Bu terim ile satıcı CPT'deki yükümlülüklerine aynen sahiptir. Ancak ek olarak malların taşınması sırasında yitik veya hasar rizikosuna arşı kargo sigortası temin etmek durumundadır.
Satıcı sigorta sözleşmesini yapar ve sigorta primini öder .
Bu terim satıcının teslim yükümlülüğünün, malların ihraç için gümrükten geçirilip, sınırda belirlenen yer yada noktada ancak bitişik ülkenin gümrük sınırndan önce emre hazır tutulmasıyla sona ermesini ifade eder.
Sınır terimi , ihraç ülkesinin sınırı da dahil olmak üzere herhangi bir sınır için kullanılabilir. Dolayısıyla, terimin içinde sözkonusu sınırın her zaman nokta ya da yer belirtilerek kesin şekilde tanımlanmış olması hayati olarak önem taşımaktadır.
Bu terim ile satıcının teslim yükümlülüğü, malı belirlenen varış limanında, gemi bordasında, ithal gümrüğünden geçirmeden alıcının emrine hazır tutmakla sona erer. Satıcı, malların belirlenen varış limanına getirilmesi için gereken tüm gider ve rizikoları üstlenir. Bu terim sadece deniz veya içsu taşımacılığı için kullanılabilir.
Rıhtımda Teslim (Gümrük Vergi ve Harçları Ödenmiş Olarak)
Bu terim ile satıcının teslim yükümlülüğü, malları belirlenen varış limanında ithal gümrüğünden geçirilmiş olarak, rıhtım üzerinde alıcı emrine hazır tutmakla sona erer.
Satıcı, malların o noktaya kadar taşınmasıyla ilgili vergi, resim ve diğer harçlarda dahil olmak üzere tüm riziko ve giderleri üstlenir.
Bu terim satıcı dolaylı yada dolaysız yoldan ithal lisansi sağlayamayacaksa kullanılmamalıdır. Eğer taraflar malların alıcı tararfından gümrükten geçirilmesi ve gümrük vergilerinin ödenmesini istiyorlarsa "dutiy paid" yerine "duty unpaid" terimini kullanmalıdır. Eğer taraflar satıcının yükümlülükleri arasından malların ithali için ödenecek bir takım giderleri çıkarmak istiyorlarsa (KDV gibi) bunu, bu etkiyi yaratacak sözcükler ekleyerek kesinleştirmelidirler.
Bu terim ile satıcının teslim yükümlülüğü, malların ithal ülkesinde, belirlenen yerde emre hazır tutulması ile sona erer. Satıcı, malların o noktaya kadar taşınması ve gümrük formalitelerinin yerine getirilmesi ile ilgili riziko ve giderleri üstlenmek durumundadır (İthalat için ödenmesi gereken vergi resim ve harçlar hariç).
Alıcı malların zamanında ithal için gümrükten çekilmemesinden kaynaklanan ek gider ve rizikoları üstlenmek durumundadır.
Eğer taraflar satıcının gümrük formalitelerini yerine getirip bundan doğabilecek gider ve rizikoları üstlenmesini istiyorlarsa bunu, bu etkiyi yaratacak sözcükler ekleyerek kesinleştirmelidirler.
Eğer taraflar satıcının yükümlülüklerine malların ithali için gerekli bazı giderleri eklemek istiyorlarsa (KDV gibi) bunu, bu etkiyi yaratacak sözcükler ekliyerek kesinleştirmelidirler. Bu terim taşıma şeklinden bağımsız olarak kullanılabilir.
Bu terim ile satıcının teslim yükümlülüğü, malların ithal ülkesinde belirlenen yerde emre hazır tutulması ile sona erer. Satıcı, malların o noktaya kadar taşınması, ithal gümrüğünden geçirilmesi için gerekli vergi, resim ve diğer harçlar dahil olmak üzere riziko ve giderleri üstlenmek durumundadır. EXW terimi satıcı için ne kadar az yükümlülük ifade ediyorsa, DDP terimi de o kadar çok yükümlülük ifade etmektedir.